Hastalıkların sebebi deniz suyu mu?

Alanya’da artış gösteren ishal vakaları, cilt hastalığı vakaları, kusma ve mide bulantısı vakaları, göz ve kulak enfeksiyonlarının sebebi deniz suyu sıcaklığının 31°’ye çıkması ya da arıtma tesislerin yetersizliği mi?

Deniz suyu sıcaklığının 31°’ye çıkmasına bağlı olarak denizdeki mikrop ve bakteri üremesinin arttığı ve buna bağlı olarak cilt hastalıkları, ishal vakaları, kusma ve mide bulantısı vakaları, kulak ve göz enfeksiyonlarının arttığı yönündeki iddialar üzerine Alanya Havadis olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla görüşmeler yaptık?

Alanya Meteoroloji müdürlüğü deniz suyu sıcaklığının 31°’ye çıktığını doğrularken, Alanya İlçe Sağlık Müdürlüğü ve ASAT Müdürlüğü’nün konuya ilişkin açıklamalarının özeti şu şekilde: Alanya’da 7 adet arıtma tesisi mevcut. Türkler, İncekum, Avsallar, Konaklı, Oba, Mahmutlar ve Alanya merkezinde bulunuyor. Bu arıtma tesisleri yetersiz değil. Arıtma tesisleri tam kapasite çalışıyor, deniz suyu sıcaklığının artmış olması denizdeki mikrop ve bakteri artışına sebep olamaz. Mavi Bayraklı denizlerimizden sürekli numune alınıyor ve kontrol ediliyor. Deniz, kum ve güneş için Alanya’ya gelen turistleri ve Alanya halkını tedirgin etmek, bu şekilde gereksiz. Deniz suyu tuzlu olduğu için içilemez yutulamaz. İshal vakalarının çoğalması, mide bulantısı ve kusma vakalarının artmasının sebebi soğuk zincire dikkat etmeden hazırlanmış gıdaların tüketilmesi, kırsal bölgelerdeki kaynağı belirsiz suların içilmesi olabilir. Cilt sorunları da güneşten korunmamak, hijyene dikkat etmemek ya da haşerelerden korunmamaktan kaynaklı olabilir.

“Temizliğe ve hijyene dikkat edin”

Antalya Körfezi’nde deniz suyu sıcaklıklarına ilişkin araştırmalar yapan Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gönül Tuğrul İçemer’in geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamalar ise şu şekildeydi:

“Dünyada hava sıcaklığıyla birlikte deniz suyu sıcaklığı da artıyor. 2000’li yıllarda Antalya Körfezi’nde yaptığım araştırmalarda deniz suyu sıcaklığı ortalama 26-27 derecelerde seyrederken, son yıllarda 28 ila 32 derecelere kadar yükseldi. Kıyı bölgelerde bu sıcaklık 34 dereceye bile çıkmaya başladı.” diye konuştu.

“Sıcaklığın yükselmesi su kaynaklı hastalıkların artmasına neden olabiliyor”


Sıcaklığın artmasının deniz içerisinde mikroorganizmaların oluşumunu tetiklediğini vurgulayan İçemer, bu bakterilerin insan sağlığını doğrudan etkilediğini dile getirdi. Bakterilerin 25 ila 36 derece sıcaklıklarda gelişebildiğine işaret eden İçemer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sıcaklık artışıyla denizlerde doğal bir üreme alanı oluşuyor. Dolayısıyla sıcaklığın yükselmesi su kaynaklı bakteriyel hastalıkların artmasına neden oluyor. Örneğin bağırsak yolunu etkileyen salmonella ve shigella, bağırsak hastalığına neden olan kolera bakterisi üreyebiliyor. Bu anlamda kolera çok önemli bir mikroptur. Denizde uzun süre kalabilir. Yine suda bulunan bazı bakteriler deride ve gözde kızarıklıklara, orta kulak iltihabına neden olabiliyor.”
İçemer, deniz suyundaki ısınmanın, çevre kirliliğiyle birleşerek kumluk alanlarda da bakteri oluşumunu artırdığına dikkati çekti.


“10 gram kumda 200 ila 60 bin arasında bakteri var”


Yapılan son araştırmalarda bu riskin oldukça açık şekilde görüldüğünü aktaran İçemer, “Özellikle kumda ‘maya mantar’ görülebiliyor. Kumda çocuklar taşları ağızlarına götürebiliyor, bizler havlumuzu serip oturabiliyoruz, ıslaklıkla alabiliyoruz bünyemize; dolayısıyla kadınlar için mantar riskini getiriyor. Son çalışmamızda koronavirüs dönemi ve sonrasını kapsayan 2 yılda bu riskin logaritmik boyutlara ulaştığını, binlerle ifade edilen bir rakam olduğunu gördük. Örneğin 10 gram kumda 200 ila 60 bin arasında bakteri var. Bu çok ciddi bir rakamdır.” ifadelerini kullandı.


Öte yandan İçemer, deniz suyu sıcaklıklarının deniz ekosistemini de etkilediğini ve yakıcı organizma türlerinin görüldüğünü kaydetti.
Küresel iklim değişikliyle mücadelede denizlerin korunması için kritik önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan İçemer, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Öncelikle denizleri korumak amacıyla karbon emisyonunu azaltmalıyız. Atmosferde karbondioksit miktarını azaltacak deniz çayırları yaygınlaştırılabilir. Mikrobiyolojik riskler için de geleceğe yönelik risk değerlendirmeleri yapılarak projeksiyonlar hazırlanmalı. Risk analizlerine uygun gerekli önlemler ve sistemler geliştirilmeli. Şu anda Akdeniz’de sıcaklık artışı oldukça yüksek görünüyor. Denize girildiğinde mutlaka dikkatli olunmalı. Vatandaşların sahillerde, denizde mutlaka temizliğe ve hijyene dikkat etmelerini öneriyoruz.”

Önceki İçerikAlanya’da kamp yapan Özbek sporcu olimpiyat şampiyonu oldu
Sonraki İçerikALKÜ’ye TOEFL sınav merkezi kuruldu