Alanya’da konuşan ünlü davranış bilimleri uzmanı ve yazar Aşkım Kapışmak, “Bu kadar zenginlik, cinsellik, kadın, yakışıklı erkek, dert sevdalısı olmamalı” dedi.
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ALTSO) güz yarı yılı kişisel gelişi seminerleri ünlü yazar ve davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak’ın konuşmacı olarak yer aldığı ‘Elma Dersem Çık’ konulu seminerle başladı.
ALTSO Konferans Salonu’ndaki organizasyona vatandaşlardan yoğun katılım oldu. Seminere ALTSO Başkanı Mehmet Şahin ile odanın yönetim kurulu üyeleri de katıldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan ALTSO Başkanı Mehmet Şahin, eğitime büyük önem verdiklerini belirterek, Aşkım Kapışmak’ı yine Alanyalılarla 3 bin kişilik amfi tiyatroda buluşturacaklarını söyledi.
“TOPLUM NEŞEYİ KAYBETTİ”
Sonra seminerine başlayan Aşkım Kapışmak, konuşmasına insanların canının neden sıkıldığını sorarak başladı. Kapışmak, “İnsanların canı sıkılıyor. Canı sıkılan insanın hareket etmesi lazım. Son zamanlarda gasp, hırsızlık olayları arttı. Fakir insan hırsızlık yapmaz. Ön beyin sessizliği, hareket etmemeyi sever. Zihinsel anlamda iyi bir yere gitmiyoruz. Toplum neşeyi kaybetti. Kısır döngüye girdi. Bu hepimizde var. İnsanlar geçim sıkıntısına girdi. Olanların üzerine koyma endişesi var. O yüzden biz kaygılıyız. Kimse sizin mutluluğunuzla ilgilenmiyor. Avam kesim için mutluluk yemek, içmek, üremek ve taksidini ödemekten ibaret. Mutluluk, saadet, huzur demek. Aşırı fikir efkar getirir. İnsanlar efkarlanınca dışarıdan uyarıcı ister. Adam üç, dört saat televizyon izliyor. Niye evlendiniz? Akşam yürüyüş yap. Ailenle fikir alışveriş yap. Gaflet hiçbir şeyin farkında olmamak. Karşıtı hayret. Toplum gaflete düşüyor. Üç tip insan var. Birincisi bilmeyen. Bu tip insan araştırır öğrenir. İkincisi bilmediğini bilmeyen. Diğeri bilmediğini bilmiyor bir de tek kendi bildiğini zannediyor. Bunlara hiçbir şey yapamazsınız. Cehalet ilimle gider. Gaflet kendini bilmekle gider.
“ÇOK AZ İNSANDA BİLİNÇ İLE BİLİNÇALTI AYNI”
Hepimiz yaşama anlam vermek zorundayız. İnsanlar bazen başına gelmedik şeyler yaşıyor. Kader diyor. Nedir bu? Anlamlandırıyor. Her haltı yapıp buna kader demek de insanı körleştirir. Ön beyin sabrı öğretiyor. O yüzden memlekette nargile kafeler türedi. Hayatta bir şeyi çok istersiniz o şey olmaz. Onu unutursunuz o gelir. Siz o şeyi isterken bilinç açıktır. Patron toplantıya alır, ‘Herkes fikir üretsin’ der. Sen çıktığında fikir aklınıza o an gelir. Bilinçaltı temizliği diye kitap var. Hepsi yalan. Bilinçaltı silinemez. Bilinçaltı derya deniz. Çok az insanda bilinçaltı ile bilinç aynı. Birisi, ‘Benim babam şöyle, böyle diye sürekli anlatıyorsa bunun altında tam tersi, öfke var. Bir insanın canı niye sıkılır? Çaresizlik, heyecan eksikliği. Bir insanın evliliğinde, işinde heyecan yoksa tehlikeli işlere girer. Bir insan hedefine ulaşamadığında yanındaki hazlara yönelir. Çok yeme, internet, cinsel hazlara yönelme. Bir insan trafikte canı sıkılır. Öndeki aracı geçmeye çalışır. Geçemeyince küfreder. Yeni anne tipi. Bunlar sürekli çocuğun canı sıkıldığında onlara sürekli yeni bir şey veriyor. Bu tipler büyüyünce boş zamanlarını nasıl değerlendireceğini bilemeyen tiplere dönüşüyor.
“MUTLU OLMANIZ İÇİN CANINIZ SIKILMALI”
Mutlu olmanız için canınızın sıkılması gerekiyor. Çoğunluk toplumda mutlu görünüyor ama mutsuz. Toplumda kedi besleme yaygınlaştı. Bu hayvanseverlik değil. Kedi üzerinden kendini sevmek. O hayvana yazık. İkincisi insanların ayakları işten eve gidemiyor. Stres insanı öldürmez. Öldüreceğini inananları öldürüyor. Stres kalp ritmini tetikliyor. İnsana harekete geç diyor. Hepimiz step atlatmaya çalışıyoruz. Hemen yap, hemen ye. Eee tabi stresten ölürsün. Hiçbir psikolog, psikiyatrist sizin sorununuzu çözemez. Korkular, endişeler bitmez. Korku ve endişenin bizdeki cazibeden kurtulmaya çalışırız. Yani onu unutmaya çalışırız. Düşünmemeye çalıştıkça onu daha çok düşünmeye başlarız.
“HUYUMUZ BİZİM HAYATTAKİ SINAVIMIZ”
Hepimizin huyu var. Huyun ilk aşamasına hal denir. Bir huyumuzu terk edeceksek ondan kurtulmak bir anda olmaz. Her birimiz bu hayattaki sınavımızı merak ediyorsak o bizim huyumuzdur. ‘Bundan sonra takıntılı olmayacağım’ diyorsunuz. Ne zaman karar veriyorsun o zaman üzerine geliyor. Karar vermek değil, samimi olma problemi yaşıyoruz. İnsan insiyet kökünden gelir. Bunun iki anlamı var. Bir unutan demek. İkinci anlamı yakın olmak değil. İnsana kendisini bela hatırlatır.
“10 DAKİKA SESSİZ ORTAMDA DURUN”
Herkesin değerleri var. Ne kadar kullanıyoruz? Yer yer birçok değerimi unutuyorum. Değerlerimizi elimizde, dilimizde, midemizde, kanımızda yaşatmak için yaşamalıyız. Sorun çözme stilimiz de önemli. Benim temennim çok önem verdiğiniz her şeyin kanınıza işlemesi. Aşk herkese gelir ama herkes yaşayamaz. Sadece ülkemizin değil, dünyanın da sorunu evli olmak değil, evli kalmak. Dost olmak değil, dost kalmak. Haftada iki akşam evdeki her şeyi kapatıp 10 dakika hafif loş ve sessiz bir ortamda durun. Buna his denir. Bunu yapınca aklınıza her şey gelir. Üç, dört dakika sonra aklınıza fikir gelir. Gündüz aklınıza bir şey geliyorsa düş, gece bir şey geliyorsa rüya. Modern dünya hayal kur diyor. İçimizde iflas etmiş, aldatılmış olabilir. Bunlarla başa çıkmak için insan hayal kurar. Bir toplumun hayal etme gücünü alırsanız onlar ne yaptığını bilmeyen insanlara dönüşür. Antidepresanlar insanın hayal gücünü götürür. Sanatçılar hayallerden beslenir. Sanatçı ilham geldi der. Peri Arapça. Perinin Farsça karşılığı cin. Peygamberlere vahiyleri melekler getirmiş. Ne zaman düş boyutunda, rüyada. İnanç ısıtır, akıl aydınlatır. Rüya duyguları etkiler. Bütün peygamberlere ‘Sen deli misin, büyücü müsün’ demişler.
“İYİ İNSAN OLMAK ZORDUR”
Hepimiz biraz deliyiz. Biz düş, rüya ile yaşıyoruz. Çok yiyen düşü kaybeder. İnsanların açlık seviyesi arttıkça düşsel seviyesi artar. Bu fakir edebiyatı değil. Bu azlık ihtiyacı. Eskiden evde bir şey kırılınca erkek tamir ederdi. Şimdi o eskiden yaptığımız şeyleri öğrenmek için kursa gidiyoruz. Para veriyoruz. Üretmek mutluluk. İnsanda üç kuvve var. Birincisi düşünce gücü, ikincisi arzu, üçüncüsü öfke. Bir insanda hikmet, edep, cesaret bir araya gelirse o insan iyi insan olur. İyi insan olmak zordur. Herkes kendinin iyi insan olduğunu düşünür. Bir insan alışveriş merkezine girdiğinde hiç ihtiyacı yokken bir ayakkabı görür. Düşünce gücü alma, arzu gücü al der. Alamayınca da öfke ortaya çıkar. Arzu gücüne iş gücü. Asker, polise öfke gücü denir. Bir evde düşünce gücü yoksa o gençler öfke, arzu peşinde koşarlar. Neden sokak kavgaları çıktı.
Bir memlekette iş dünyası senin hakkını yerse halktan öfke, tepki görürsün. Uzun yıllar cezaevlerinde çalıştım. Orada ıslah denilen bir şey var. Biz cezaevindeki insanları çalıştırırız ki o kişi bulunduğu yerde daha fazla gaspçı, hırsız olmasın. Üretsin ki mutlu olsun. Öfkenizi, arzunuzu yaşayın ama ne zaman öfke ve arzunuz artıyorsa o zaman düşünemiyorsunuz demek. Eğer o şeyi yaşadığınızda o şey aklınıza geliyorsa o mutluluk, o aklınıza gelmiyorsa o hazdır. Arzu geçmişle ilgili bir şey. Evde bunu yapın. Neşeye giden yol. Birincisi dikkat. İkincisi anda kalmak. Üçüncüsü sabitlenme. Üçü bir araya gelirse buna niyet denir. Namazdan önce niyet etmiyor musunuz? 21 günde niyet oluşuyor. Sabit duruşluluk başlayınca açık yüreklilik başlıyor. Çok açık söylüyorum. Affetmek diye bir şey yok. Kabullenme diye bir şey var. Kimse kimseyi affetmiyor. Bir daha hatırlamak istemiyorum diyor. Diğer madde teşekkür etmek. En problemli olduğumuz durum. En sonunda da şükretmek var.
Şükretmek ve teşekkür etmek artık mutluluğun kendisi. Şükrediyorum ama başıma sürekli bir şey geliyor diyorsa orda bir şey eksik kalmıştır. Bu kadar zenginlik, cinsellik, kadın, yakışıklı erkek sevdalısı, dert sevdalısı olmamalı. İnsan evi, parası olduğu için şükretmemeli. Bunda bile bir gizli kibir var. İnsan yaşadığı için şükretmeli. Hala bir anne, baba çocuklarına üç ev bırakma endişesi içinde olmamalı. Keşke hiç ev bırakmasa. Kitap bırakmalı. Ben tek odalı bir evde yaşıyorum. Yedi yıldır televizyon izlemiyorum. Ne zaman canınız sıkılırsa hayatımda bir fazlalık var deyin” diye konuştu.